“Alkışlarla başladık. Ama şimdi o alkışlar sustu. Beyaz önlüklerin altındaki çığlıklar ise hâlâ duyulmayı bekliyor.”
Türkiye’de sağlık sisteminin yükünü omuzlayan binlerce sağlık çalışanı var: hemşireler, teknikerler, paramedikler, doktorlar, temizlik görevlileri…
Her biri hayat kurtarıyor ama kendi yaşamları çoğu zaman unutuluyor.
Alkışlandıkları pandemi günlerinden sonra, geriye kalan sadece aşırı mesai, düşük ücretler, artan şiddet olayları ve görülmeyen psikolojik yıkımlar oldu.
“Çalışırken Tükenmek: Sistematik Sorunlar”
Sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunlar kişisel değil, yapısal.
Uzayan nöbetler, mobbing, eksik kadro planlamaları ve
“ne de olsa sağlıkçı” denilerek mecbur kılınan angarya işler…
Bu yükün altında kalan sadece beden değil, ruh da çöküyor.
Her 30 dakikada bir sağlık çalışanına şiddet uygulanıyor.
Beyaz Kod sistemi her geçen gün daha fazla işliyor ama şiddeti durduramıyor.
Sağlıkta şiddet, artık bireysel öfke değil, sistemin görmezden geldiği bir kriz hâline geldi.
“Görünmeyen Yaralar: Tükenmişlik Sendromu”
Psikolojik destek neredeyse hiç yok.
Özellikle genç hemşirelerde ve yeni mezun sağlıkçılarda, ciddi oranda depresyon ve tükenmişlik belirtileri görülüyor.
Yalnızlık, baskı, adaletsizlik ve sürekli bir ‘yetişme’ hâliyle baş etmek kolay değil.
“Kadın Sağlıkçılar: Hem Alanda Hem Evde Savaş”
Kadın sağlık çalışanları iki kat mücadele veriyor:
Hastanede nöbet, evde sorumluluk…
Gece vardiyası sonrası çocuğuna bakan, hasta yakınına karşı ayakta kalmaya çalışan, üstüne bir de şiddet riskiyle çalışan binlerce kadın sağlıkçı var.
Cinsiyet eşitsizliği bu meslekte sadece maaşta değil, bakış açısında da var.
“Sendikal Sessizlik mi, Direniş mi?”
Ne yazık ki birçok sendika, sağlıkçı haklarını savunmak yerine iktidara yakın durmayı tercih etti.
Bu yüzden gerçek temsilci arayışı başladı.
Ve işte bu noktada HEP-SEN (Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası) gibi yeni nesil sendikalar öne çıkıyor.
“HEP-SEN: Beyazın Onurunu Savunanlar”
HEP-SEN, yalnızca hemşirelerin değil, tüm sağlık emekçilerinin haklarını savunmayı misyon edinmiş bir sendika.
Siyasi değil, ilkesel duruşuyla dikkat çeken HEP-SEN;
mobbinge, angaryaya, şiddete ve adaletsiz ücret sistemine karşı net bir tavır sergiliyor.
Üyelerine hukuki destek sunuyor, hak mücadelelerini sadece sosyal medyada değil, sahada da sürdürüyor.
“Beyaz giyen herkes susmasın diye kurulduk,” diyorlar.
Ve bu cümle sadece bir söylem değil; bir mücadele çağrısı aslında.
Ne Yapmalı?
-
Sağlıkta şiddete karşı caydırıcı ve uygulanan yasalar çıkmalı.
-
Sağlık çalışanlarına düzenli psikolojik destek sağlanmalı.
-
Kadın sağlıkçılar için kreş, nöbet sonrası dinlenme hakkı gibi adımlar zorunlu olmalı.
-
Sendikal baskılar son bulmalı, gerçek temsil hakkı tanınmalı.
-
Emek, sadece maaşla değil, saygıyla da ödüllendirilmeli.
“Bir toplum, sağlık emekçisine nasıl davrandığıyla sınanır.”
Şimdi artık alkış değil, adalet zamanı.
Sağlıkçının yükü hafifledikçe, bu toplum gerçekten iyileşmeye başlayacak.
Bu yazı, sağlıkçının yanında olmak isteyen herkes için bir çağrıdır.
Paylaş, konuş, savun.
Çünkü onların sesi çıktıkça, hepimizin vicdanı sessiz kalmaz.