sağlık bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, sağlık teşkilatında görev yapan personel sayısına ilişkin güncel verileri açıkladı. Buna göre Türkiye genelinde 61.623 pratisyen hekim, 111.580 uzman hekim, 52.225 diş hekimi ve 334.276 hemşire-ebe olmak üzere toplam 1.470.757 sağlık çalışanı görev yapıyor. Bu rakamlar, Türkiye’nin sağlık hizmetlerinde ulaştığı insan gücü kapasitesini ortaya koyarken, farklı kurumların güncel kayıtlarıyla birlikte değerlendirildiğinde sağlık sisteminin genel ölçeğine dair daha geniş bir tablo çiziyor.
Türkiye’nin Sağlık Kadrosunun Genel Dağılımı
Bakanlığın açıkladığı sayı, Türkiye’nin sağlık altyapısında görev yapan personelin önemli bölümünü ifade ediyor. Pratisyen ve uzman hekimlerden hemşire-ebelere, diş hekimlerinden yardımcı sağlık personeline kadar geniş bir kadro, ülkenin tüm illerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde aktif rol alıyor.
Sağlık insan gücü dağılımında özellikle hemşire-ebe grubunun 334 bini aşması, son yıllarda bu alandaki personel artışını gösteren dikkat çekici bir veri olarak öne çıkıyor. Hekim sayıları ise uzmanlaşma oranlarının yıllar içinde arttığını ortaya koyuyor.
Güncel Raporlardan Elde Edilen Ek Veriler Tabloyu Genişletiyor
Bakanlığın verileri, farklı kurum ve araştırma merkezlerinin son yıllarda yayımladığı sağlık insan gücü raporlarıyla birlikte ele alındığında daha kapsamlı bir çerçeve oluşuyor.
2023 ve 2024 kayıtlarından öne çıkan veriler:
-
2023 yılı sektörel raporlarında Türkiye’de toplam sağlık çalışanı sayısının 1,4 milyonun üzerinde olduğu belirtilmişti. 2025’e gelindiğinde açıklanan rakam bu sayının düzenli biçimde büyüdüğünü gösteriyor.
-
2023 yılı istatistiklerinde kayıtlı hemşire sayısı 248 bin civarındaydı. Bugün hemşire-ebe sayısının 334 bin seviyesine ulaşması, iki yıl içinde bu meslek grubunda ciddi bir artış yaşandığını ortaya koyuyor.
-
Akademik çalışmalarda sağlık çalışanlarının meslek dağılımı incelendiğinde hemşire-ebe grubunun toplam çalışanların yaklaşık %22–23’ünü, hekimlerin ise %14–15’ini oluşturduğu belirtiliyor. Bakanlığın açıkladığı rakamlar bu oranlarla uyumlu bir yapı gösteriyor.
-
Özel sektör, vakıf üniversiteleri ve ağız-diş sağlığı merkezlerinde görev yapan personel de eklenince toplam sağlık çalışanı sayısının 1,6 milyonun üzerine çıktığı tahmin ediliyor.
Bu veriler, bakanlığın paylaştığı sayının sağlık sisteminin genişleyen yapısıyla uyumlu olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin Sağlık Sisteminde İnsan Gücü Kapasitesi
Açıklanan toplam 1.470.757 kişilik sağlık kadrosu, Türkiye’nin hem hastane hizmetlerinde hem birinci basamak sağlık kuruluşlarında hem de acil ve koruyucu sağlık hizmetlerinde büyük bir kadro ile çalıştığını ortaya koyuyor.
Bu büyük insan gücü:
-
acil sağlık hizmetleri,
-
aile hekimliği sistemi,
-
yoğun bakım kapasitesi,
-
şehir ve üniversite hastanelerindeki klinik yapılanmalar,
-
ağız ve diş sağlığı hizmetleri
gibi geniş bir yelpazede hizmetin sürdürülebilmesini sağlıyor.
Genel Değerlendirme
Bakan Memişoğlu’nun açıkladığı güncel rakamlar, Türkiye’nin sağlık personeli sayısı açısından geniş ve büyüyen bir sisteme sahip olduğunu ortaya koyuyor. Farklı kurumların paylaştığı ek veriler de bu tabloyu destekler nitelikte. Tüm bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, sağlık insan gücü planlamasının hem mevcut kapasiteyi hem de gelecekteki ihtiyaçları dikkate alarak sürekli güncellenmesi gerektiği görülüyor.
Türkiye’nin sağlık sistemi, geniş insan kaynağı ile hizmet sunmaya devam ederken, büyüyen nüfus ve sağlık hizmeti talebi doğrultusunda personel dağılımı, uzmanlaşma ve altyapı planlamasının önemini koruyor.
OECD Verileri Türkiye’de Hekim ve Hemşire Açığını Netleştiriyor
Bakan Memişoğlu’nun açıkladığı toplam tabloya ek olarak, OECD’nin son “Health at a Glance” verileri Türkiye’nin hekim ve hemşire yoğunluğunda OECD ortalamasının belirgin biçimde gerisinde kaldığını gösteriyor. OECD ülkelerinde sağlık hizmetinin omurgasını oluşturan bu iki meslek grubundaki yetersizlik, sahadaki iş yükü ve hizmet kalitesine dair tartışmaları yeniden büyütüyor.
Doktor sayısı: OECD ortalamasının yaklaşık %40 altında
OECD’nin Türkiye ülke notunda yer alan güncel göstergelere göre Türkiye’de 1.000 kişiye düşen pratisyen+uzman hekim sayısı 2,2. OECD ortalaması ise 3,7 hekim/1.000 kişi seviyesinde.
Bu rakamlar, Türkiye’de hekim yoğunluğunun OECD ortalamasının:
-
yaklaşık %59’u düzeyinde kaldığına,
-
kişi başına düşen hekim sayısının yaklaşık %40 daha düşük olduğuna,
-
her 1.000 kişi için 1,5 hekimlik bir fark oluştuğuna işaret ediyor.
OECD raporları ayrıca Türkiye’nin hekim sayısında OECD içinde en alt grupta yer aldığını, doktor yoğunluğunun 2,5 ve altı ülkeler arasında sayıldığını vurguluyor.
Hemşire sayısı: OECD ortalamasının yaklaşık %70 gerisinde
OECD’nin aynı ülke notunda Türkiye’de 1.000 kişiye düşen hemşire sayısı 2,8 olarak veriliyor. OECD ortalaması ise 9,2 hemşire/1.000 kişi.
Bu tablo, hemşire yoğunluğunda farkın çok daha çarpıcı olduğunu gösteriyor:
-
Türkiye, OECD ortalamasının sadece yaklaşık %30’u seviyesinde.
-
Kişi başına hemşire sayısı OECD’ye göre yaklaşık %70 daha düşük.
-
Her 1.000 kişi için 6,4 hemşirelik açık oluşuyor.
OECD raporları hemşirelerin sağlık sistemlerinde en büyük iş gücü olduğunu, ortalamada hemşire sayısının doktorların yaklaşık 2,5 katı seviyesinde bulunduğunu da özellikle hatırlatıyor.
Hemşire-hekim dengesi de bozulmuş görünüyor
OECD ortalamasında hemşire sayısı hekimlerin yaklaşık 2,5 katı iken, Türkiye’de 2,8 hemşireye karşılık 2,2 hekim düşmesi hemşire/hekim dengesinin 1,3 kat civarında kaldığını gösteriyor. Bu oran, hizmet yükünün büyük bölümünü taşıyan hemşirelik hattının sayısal olarak neden zorlandığını açıklayan önemli bir işaret.
Veriler Ne Söylüyor?
Bakanlığın açıkladığı 334.276 hemşire-ebe ve 173.203 hekim (pratisyen+uzman) sayısı, toplam personel büyüklüğünü ortaya koyuyor. Ancak OECD’nin kişi başına düşen yoğunluk göstergeleri, Türkiye’de özellikle hemşirelik gücünün nüfusun ihtiyacına göre düşük kaldığını, hekim sayısının da OECD ortalamasını yakalayamadığını net biçimde gösteriyor.
Bu farklar, sahada sıklıkla dile getirilen:
-
yoğun bakım ve servislerde yüksek hasta/hemşire oranları,
-
acil ve polikliniklerde doktor başına düşen hasta yükü,
-
eğitim-nöbet-izin döngüsünde personel planlama baskısı
gibi sorunların arkasındaki temel zemini verilerle görünür kılıyor.
Özetle; resmî toplam sayılar büyürken, OECD ile kıyaslanan kişi başına düşen yoğunluk göstergeleri Türkiye’de hekim ve özellikle hemşire sayısının nüfusun ihtiyacına göre hâlâ yetersiz kaldığını ortaya koyuyor.